Kültür&Sanat Haber Girişi : 06 Temmuz 2021 11:30

Muğla Yöresinden Gizli Bir Dil:  Palleci Dili

Muğla Yöresinden Gizli Bir Dil:  Palleci Dili

Muğla Yöresinden Gizli Bir Dil:  Palleci Dili

 Efdal SEVİNÇLİ

Anıları güzel, değerli öğretmenimiz Birgül Çirik ile Kavaklıdereli

Bakırcı Mustafa Kocabaş Ustaya, sevgiyle, rahmet dileklerimle.

Dünyada konuşulan, konuşulduğu bilinen ya da düşünülen dillerin tarihine ilişkin insanoğlunun elindeki bilgiler hep soru imleriyle doludur.[1] İnsanoğlunun konuşma becerisinin /yeteneğinin oluşmasıyla dillerin doğuşuna ilişkin kimi kuramsal açıklamalar dilbilimsel bilgilerimizi çoğaltsa da sürüp giden tartışmaların bizleri daha uzun yıllar uğraştıracağını görüyoruz. Çünkü dillerin doğuşuyla, dünyada konuşulan dillerin niteliklerinden sayılarına onlarca soruyla uğraşırken hemen her yıl yüzlerce dilin de yeryüzünden silindiğini, yok olduğunu biliyoruz. 

Ethnologue isimli internet sitesinin 2019 yılı için  "Yaşayan diller", "Dünyada kaç dil var?" alt başlıklarıyla yayınladığı makaleye göre dünyada 7 bin 111 dil yaşıyor.

Ulusların anadilleri, resmi dilleri yanında, bireylerin toplumsal yapılarına, mesleklerine, yaşlarına, yaşam koşullarına göre oluşturdukları özel dilleri de vardır.[4] Aynı dilbirliği içinde, kendine özgü sözcükleriyle, belirli kişilerin kendi aralarında anlaşmalarını sağlayan bu özel diller, o dili konuşan kişilerin varlığıyla bir değer taşırlar. Yurdumuzda da günlük dille hızla içiçe geçen argonun yanında, kendine özgü ilişkilerle oluşan, hekim dili, gemici dili, terzi dili, şoför dili gibi özel  “meslek” dilleri vardır.[5]

Ülkemizde bugün, Muğla ilimizde, özellikle Çine / Yatağan / Muğla, Söke / Bodrum, Kavaklıdere / Bozdoğan karayolları eksenlerinde, ticari yaşamlarını sürdüren bakırcı / kalaycı esnafının, artık kullanmadığı, unutulmaya yüztutan, sınırlı bir çevrede bilinen, ancak sorunca gülerek dillendirdikleri gizli bir dilleri, “Palleci” dili var.

Kavaklıdere ilçesinin çarşısında şöyle bir dolaşıp çevremizi gözlemleyince hemen bütün dükkânların önünde bakır işlerini görürüz. Yüzyıllardan beri bakır madeninin olduğu bu topraklarda yaşayan, bakır işleriyle uğraşan, bakır tabak, tencere, ibrik, tepsi vb. üreten, bu ürünleri kalaylayan, Kavaklıdere, Menteşe, Çamyayla, Çayboyu kasaba ve köylerinde yaşayan bakırcı esnafı, çelik üretimi kap kacağın mutfaklarımıza girişinden sonra çok sıkıntılı günler yaşamışlar. Yüzyıllardır babadan oğula aktardıkları bakırcılık / kalaycılık işini, mesleklerini, günümüzde hediyelik eşya üreterek, hatta başka yerlerden satın alarak sürdürmeye, yaşamaya, geçinmeye çalışıyorlar...

Palleci dilinin sözcüklerine, konuşma örgüsüne bakarak Kavaklıdereli bakırcıların nasıl bir dünyaları vardı?  Kavaklıdere ile Nazilli ekseninden Denizli’ye, Afyon’a ya da Nazilli’den Tire’ye, Ödemiş’e uzanan bir “ufukta”  nasıl yaşadılar, nasıl geçindiler, neler yaptılar? Bu soruların yanıtlarını, bu “mesleği” yüzyıllardır sürdüren Kavaklıdereliler verebilirlerdi… Günümüzde, eşek  sırtında, ekmek parasını bakır eşya ticaretiyle kalaycılıkla kazanan,  Palleci dilini konuşan kuşaktan hemen hiç kimse kalmadı. Ben yine de bugün, bu mesleğin kahramanlarının çocuklarıyla, torunlarıyla olsun bir sözlü tarih çalışması yapılmalı diye düşünüyorum. Böylesi bir araştırma için daha geç kalınmadan yapılacak sözlü tarih araştırmasının Kavaklıdereli “kapçıların” dünyalarını yeniden aydınlatırken bizlere de dilbilimden toplumbilime yeni bilgiler kazandıracaktır…

Kavaklıdere ve yöresinde bilinen “palleci dili” üstüne ilk derleme bilgilerini, 1930’lu yıllarda, Menteşe bölgesini, eşek  sırtında, adım adım gezerek çok önemli bir kültür tarihi araştırması yapan ilkokul öğretmeni Zekâi Eroğlu, Muğla Tarihi (1939) kitabıyla vermiştir. Kavaklıdere esnafının “palle” dediği bakıra, bakır işlerine bağlı olarak “bakırcı dili” de denilen bu özel, gizli, meslek dilinin diğer bir adı ise “kalaycı dili”dir. “Bakırcı dili”, bir meslek dili olarak görünse de Kavaklıdere çevresinde, yabancıların yanında, hemen bütün bakırcı esnafının, özel konuşmalarında kullandıkları bir gizli dil niteliği taşıdığını anlamak zor değil. Bugün günlük dile aktarılan, argo olarak kullanılan kimi sözcüklerin, özel vurguların, anlamların bu özel dilin sözcükleriyle yapıldığını, ancak palleci dilinin günlük yaşam içinde kullanılmadığını biliyoruz.

Bu özel dile, bir dilci olarak dikkatimizi ilk çeken araştırmacı ise, “Pallacı, Tahtacı ve Çepni Dillerine Dair” [6] başlıklı yazısıyla Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu olmuştur. “Palleci dili” üstüne bugüne değin makale dışında “özel” bir araştırma / inceleme yapılmamıştır. [7]

2000-2015 yıllarında, yaşamımın bir bölümünü geçirdiğim Akyaka’ya, Gökova’ya gidiş gelişlerimde, karayolu üstünde tanıştığım bakırcıların, Ahmet Caferoğlu’nun makalesinde tanıttığı palleci dilini, gizli bir dili konuşan bakırcılar olduğunu anlamam zor olmadı. Çünkü kitaplığımda duran, anısı güzel öğretmenimiz Birgül Çirik’in armağanı bir deftere, “Bakırcı Dili”nden sözcükler ve örnek tümceler yazılmıştı. Bunları, Ahmet Caferoğlu’nun derlemeleriyle karşılaştırdım... Öğrendiğim yeni sözcüklerle, örnek tümcelerle, “Palleci Mehmet Şimşek”in yardımlarıyla, bakırcılar yatağı, “Palleci Dili”nin yatağı Kavaklıdere’ye ulaştım. Yüzyıllar boyu Osmanlı’nın, Ege’deki panayır merkezlerinden birisi olan Nazilli ile Kavaklıdere arasında yaşayan “Bakırcı Dili” artık işlevini yitirmiş, neredeyse unutulmuştu. Dillerinde dolaşan bir iki sözcük dışında, “Palleci Dili”ni bugün bilen, konuşan “palleci-bakırcı” bulmak oldukça zor! Kavaklıdereli ustalar, atalarının para diye belledikleri “na/e/zilli” ile çevresinden, artık çok uzaklara açılmışlar, bakır işçiliğindeki becerilerini, üretimden çok Anadolu’nun farklı bölgelerinden aldıkları bakır işlerini Kavaklıdere’de dükkânlarında satarak geçimlerini sağlıyorlar.

 

Bu araştırma sürecinde, edindiğim kimi bilgileri de burada paylaşmak istiyorum. Öncelikle çalışmamızda,  1962-63 öğretim yılında, Muğla Kız Öğretmen Okulu’nda, Edebiyat Öğretmeni olarak çalışan, değerli büyüğümüz, anısı güzel, rahmetli Birgül Çirik’in, öğrencisi Selda Aykurt’a yaptırdığı “Bakırcı Dili” ödevinin / araştırmasının yazılı olduğu defterdeki örneklerden yola çıkarak bugüne değin “Palleci Dili”ne ilişkin yayınlardaki söz dağarcığıyla tümce örneklerini birleştirdim. Sayın Selda Aykurt ile yaptığımız telefon görüşmesinde,  “Bakırcı Dili” ödevinin asal kaynağının, Kavaklıdere İlkokulu öğretmeni rahmetli Şükrü Kocabaş olduğunu öğrendim. Kızılçullu Köy Enstitüsü çıkışlı olan Şükrü Kocabaş, DEÜ’den arkadaşımız, Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği’nin başkanı, Kavaklıdereli Prof. Dr. Kemal Kocabaş’ın babasıydı. Bu bilgiyi edinince, Kemal Kocabaş arkadaşımla görüşüp o günlerde 83 yaşında olan, Tire’de yaşayan ve bakırcılık yapan amcası Mustafa Kocabaş ile görüşmeye gittik. Elimdeki  “Palleci Dili”ne ilişkin bütün sözcükleri, rahmetli Mustafa Kocabaş ustayla birlikte yeniden, tek tek değerlendirdik. Bu değerlendirme sürecinde Mustafa Kocabaş’tan Bakırcı / Kalaycı dilinin sözdağarcığına yeni sözcükler ve konuşma örnekleri eklendi. Anadilin dışında, yüklendiği özel işleve göre, bir meslek ve topluluk dili olarak sadece Muğla-Kavaklıdere ilçesi çevresinde kullanılan,  günümüzde yok olma noktasına gelen bu “gizli dil”in, “Palleci Dili”nin sözvarlığının görünüşte birçoğu yerel kaynaklı olsa da kökenbilim ve anlambilim açılarından değerlendirilmesinin Türkçemizin kaynaklarını tanıma yönüyle önemli ve işlevsel olacağını düşünüyorum. Burada gizli bir dili iletişim aracı olarak kullanan insanların yaşadığı sıkıntıyı ya da karşılaştığı tepki karşısında duyacakları ürküntüyü düşünürken karşımızda bilmediğimiz, hiç anlamadığımız bir dili konuşan insanlara bakışımızı da belirleyen soruları, değerleri düşündüm. Bir de gizli dil yaratma gereksinimini kendi kendime sorguladım.

Çağımızdaki toplumsal yaşam, bizlere sunduğu teknolojik olanaklarıyla, alışkanlıklarımızı, gereksinimlerimizi hızla değiştiriyor. Yüzyıllar boyunca Kavaklıdere-Nazilli-Denizli-Afyon/ Tire-Ödemiş yönlerinde, köylerde, kasabalarda gezerek ticari ilişkilerini sürdüren bakırcıların bildikleri takas ticaretinin koşullarında, bu dili nasıl, ne denli kullandılar, doğrusu ben  yaşamsal bir örneklemi, tanıklığı  somut olarak görmedim, öğrenemedim de… Bu “gizli” dili, ticari ilişkilerde, “usta-çırak-müşteri” bağlamında en çok kaç Kavaklıdereli, nasıl kullandı, bunları da bilmiyorum, bilmiyoruz. Özellikle ticari bir sır gibi olan ilişkilerde müşterilerin bu gizli dili algılayıp algılayamadıkları sorusu yanında konuşmalara gösterilen tepkiler, gülüp geçmeler ya da öfkelenmeler, bu ticari ilişkileri nasıl belirledi, bunları da bilmiyoruz.

Gizli dilleri değerlendirirken ister istemez bir iletişim aracı olarak kullanılan sözcüklerin / dilin,  “yapıntı” bir dil işlevi gördüğünü düşünüyorum. Atalarımızın, Anadolu’da, örneğin Abdal Dili’nden, Çepni Dilcesi’ne, Erkilet çerçilerinin diline, 300 - 500 sözcükten oluşan bir sözdağarcığıyla,  oluşturdukları kurmaca bir dille iletişim yöntemlerini, yollarını da nasıl bulduklarını kendi kendime sordum. Sizlerin yanıtı,  yaşama tutunmanın zorluğunu aşmak için insanoğlunun verdiği büyük kavga deseniz de ben yanıt bulmakta zorlanıyorum. İster istemez aklıma, Johann Martin Schleyer’in Volapük’ü (1879), Ludvik Zamenhof’un Esperanto’su (1887) geliyor… İnsanları ortak bir dilde birleştirme düşülküsü için verilen emekleri düşünüyorum… Birden aklıma, Osmanlı’da, XVI. yüzyılda, dünyadaki ilk “yapma dil” örneği olan Muhyî-i Gülşenî’nin Bâleybelen [8] çalışması geliyor… Bir de bugün Kavaklıdere ve çevresinde Bakırcı Dili’ni bilen kaç kişinin kaldığı sorusu…

 

PALLECİ DİLİ SÖZLÜĞÜ

            

  1. alagırık:  sevilmeyen insanlara söylenen bir söz (ZK)
  2. arap ali işi: katır (AA), (AC), (ZK)
  3. arap işi: katır, at (AA) , (AC), (ZK), (MG)
  4. arab el işi: katır (AA)
  5. arap aşı: at, beygir (ZE), (SA)
  6. arap süleyman: zeytin (AA)
  7. avan-: gezmek, dolaşmak, gitmek, getirmek, (AC), (ZK), (AA) [avanıyoru: geliyor  avandı: gitti ]
  8. avandır- : bir şeyin yerini değiştirmek (AA)
  9. avanık gel-: gelmek (AA)
  10. avanık git-: gitmek (AA)
  11. aydın: eşek (AC), (ZK), (AA), (MH)
  12. aydınelişi: gelin (AA)                     
  13. aydın işi: incir, kız, kötü kadın, kadın cinsiyeti (ZE), (ZK), (AA), (SA), (MK), (MH) , (MG)
  14. aydıñerişi: incir (AA) 
  15. aydınyerişi: incir (AA) 
  16. aydınyerişigeneği: genelev (AA)
  17. aydın zındanı: ahır, ağıl (AA)
  18. aygıt: erzak (AC), (ZK)
  19. ayı işi: armut (ZK)
  20. badra- : konuşmak (AC),(ZK)
  21. bahar  işi: sigara (AA)
  22. bahar-lı: sigara,tütün,tütün kesesi (ZE),(AC),(AA),(ZK),(MG)                                            
  23. balat ovası : tarla, bahçe  (MG)
  24. benedik : kalay (MH) [ menedik : kalay, küfür. (ZE), (AA) ]
  25. cecik: göz (AC),(AA),(ZK), (MG) [ çecik / çeçik: göz (ZE), çerçik : göz (SA), çeciği kös : gözü kör (SA) ]
  26. cemele : deve (AC) [ cemal işi ; cemāle : deve cemile: deve (AC), (AA), (ZK)]
  27. ciğce: et, erkeklik organı (AA) [ ciyce / çiğce : çiğci ; çice : et, penis (ZE), (SA), (MK), (MG) ]
  28. cimitci: sarıklı hoca, imam, öğretmen, öğretici  (ZE),(AC), (ZK),  (AA),(SA), (MG) [ cibiççi, yıkım cimitçi : öğretmen, cimitci  yavşağı : öğrenci cimitci  zındanı : okul]
  29. cink: para (AA)
  30. çanakçalı : yoğurt (MG)
  31. çāpan: kadın, gelin (AC), (AA), (SA), (ZE), (AA),(MG) [ mertek / metrek çāpan: Türk kadını, yalı çapan: yabancı ya da Rum kadını, çapan sivri, genç kız ]
  32. çāpannā(r) : kadın-lar  (ZK), (MK)
  33. çēkle- : bakmak, görmek, bilmek, tanımak, hatırlamak, anlamak, kavramak, söylemek (AC), (AA), (SA) , (MG)
  34. çeklet- : hatırlatmak, anlatmak (AC),(ZK)
  35. çelişçi: çalgıcı, müzisyen (AA)         
  36. çemender : eşek (ZE),(AC), (AA) [çimender; çimendifer;şimender; şimendifer : eşek (AA),(MK) (MG)]
  37. çene: az, ceviz (AC), (ZK), (AA), (SA), (MG)
  38. çeneişi: ceviz (AA)
  39. çıbığişi : üzüm (AC), (AA), (MH) [ çubuk işi ; çıbıkçalı : üzüm (ZE), (SA) , (MG) ]
  40. çice / çiçe : et, koyun, keçi  (AC), (ZK) [ çiye : et ]
  41. çiçeklik [ceciklik-?-]: gözlük (MG)
  42. çiğbelik : çamaşır yıkanan yer (MG)
  43. çilenger : kantar, saat, bıçak (AC), (ZK), (AA), (SA) , (MG)
  44. çiyçele- : kazık atmak, malın fiyatını olduğundan yüksek söylemek (ZK)
  45. çorbalık: ağız (AA)
  46. daban : on lira, bir kızın erkek arkadaşına verilen ad, oruspu, uygunsuz iş yapan kadın (AC), (ZK), (AA)
  47. daban: dört (MG) [ taban ]
  48. daraylı : beygir, katır, at (AA),(AC),(MH) [ dareyli ; taraylı:dareği (AA), (ZE), (SA),(MK), (MG)]
  49. deney :  el, yan, taraf, nezd (AC), (ZK)
  50. deñiz köpüğü: sabun, tuz (AA), (AC), (SA) , (MK), (MG)
  51. dib-i : anüs, arka, popo (AA), (MG)
  52. dibo: yok (AC), (AA, (SA), (MK), (MG)
  53. dinemek: ölmek (AA)
  54. dinlice: buğday (ZE), (AC), (ZK), (SA),(MK), (MG) [ dinlece: (MG)]
  55. dine-: uyumak, ölmek, oturmak (ZK)
  56. dinet- : öldürmek (ZK)[ dünet- : öldürmek (AA)]
  57. domuz çukuru : kalaylanacak kapların yıkandığı yer, çukur (ZK)
  58. dünek: yatak (MG)
  59. dünek pirisi: ev sahibi (AA)
  60. düne- : misafir kalmak, gecelemek, durmak (AC), (ZK)
  61. dünemiş : ölü; uyumuş (kişi)
  62. düve :  kız çocuğu, genç kız (ZE) (AC), (ZK), (AA), (SA) , (MK), (MG)
  63. ellez : zeytin (AA)
  64. ezin-  : yıkanmak (MG)
  65. fakçı : köpek (MG)
  66. fak et- : bozmak, fenalık yapmak, zulüm yapmak, mahvetmek, ,  tuvaletini yapmak; ırza geçmek,  (AA), (MH), (ZE), (SA), (MK)
  67. fakişi : köpek boku (MG)
  68. faklık: burun, helâ (ZK), (AA)
  69. fak ol- :  fena olmak, bozulmak, korkmak, çekinmek (ZK)
  70. fas fisle- :  körüklemek (AC) , (ZK)
  71. fatika: beş [ fakta : beş (AC), (ZK)]
  72. gacav: çingene (AA), (SA), (MK) [ gacogacov: çingene (ZE), (AA) , (MG)]
  73. galak:  hürmetli, itibarlı kimse, bey, beyefendi, yüksek tabakaya mensup, zengin (AC), (ZK), (SA), (MG)
  74. galak piri : zengin kimse (SA)
  75. galın: beyaz, gümüş  (ZE), (AC), (ZK) [kalın]
  76. galıngenek: yedi ,  (AA) [ kalın genek: gümüş mecidiye, para (ZE), (AC), (ZK), (SA) ]