YEREL EVLERİ ÇOK SEVERİM.
O YER OCAĞININ ÇITIRTISINI,
DEĞME MÜZİKLERE DEĞİŞMEM…
Gürol TULUNAY
Bu evler eskiden beri çok dikkatimi çeker. Sadeliği ve basitliğinden de olabilir ya da eski mi eski olduğu için…
Bu geniş tutulmuş ve tuğla ile örülmüş bacanın ev içindeki sonu bir ocakla biter. Bu ocakta ne varsa onu yakabilirsiniz, bir sacayak üstünde yemeğinizi de rahatlıkla pişirebilirdiniz.
Konu içinde sacayak tan bahsettim. Yakıt olarak ta, bu çalı, çırpı olduğu kadar, tahta veya çıtır, çıtır yanan odun veya odun kömürü de olabilir.
Size sacayağın ne olduğundan bahsedeyim. Genelde demircilerin yaptığı ve üstünde üçgen vaziyette bir birine kaynatılmış üç tane demir çubuk ve altında da üç tane demir ayak bulunan ve yanan ateşte ya da odun közünde bir yemek pişirmeniz için bu sacayağa ihtiyacınız vardır.
Eski eve sahip olan eski insanlar, erkeği veya kadını hangisi olursa olsun, dolaşmaya veya hava almaya çıktığında ya da bakkala gidip gelirken veya kahveye çıkarken, gözleri yerde yürürler. Kırılmış bir dal parçası, kırık bir tahta kasa atılmış dibi çıkmış bir sepet, budanmış asmanın veya ağaçların atılmış dalları, o ocaklar için gerekli birer yakıttır.
Bu dışarıdan gördüğümüz bacanın altındaki ocak, hem ısınmaya hem de yemek pişirmeye, çay kaynatmaya veya kenarına cezve sürüp bol köpüklü kahve yapmaya yarar.
Ocaklı odanın bütün lüksü yerde bir kilim oda çoğunlukla da el dokumasından olur. Odanın ikinci lüksü ise İnce minderlerden meydana gelmiş yer minderi ve sırtınızı dayadığınız saman yastıkları ile tamamlanır.
İki kapısı vardır, biri bahçeye açılan ve oradan da sizi dış dünyaya ulaştıran kapı iken, odadaki diğer kapı ise yatak odasına açılır.
Ama imkanlar bir oda içinse, o zaman her şey için sadece bu oda vardır. Burada yer yatağında yatılır, gece serilen yatak veya yataklar, sabah kaldırılıp bir köşeye katlanarak konur.
Titiz hanımlar bu yatak ve yorgan ve de yastıkların üstüne bir eski çarşafı örterek, odasını daha düzgün ve yaşanır hale getirirler.
Bu evler yaşanısı evler olup, neresine baksan geçmişten bir mesaj verir. Mesela kapısı tahta ve şak,şak diye tabir ettiğimiz bir kapı kolu şekilde açılır yada kapanır. Gece emniyet için kapı arkasına takılmış bulunan bir sürgü ile konu halledilir. Bazılarında ise daha emniyetli olan demirden kol demiri vardır.
Çatısı mutlaka oluklu kiremit veya Osmanlı Kiremit’i diye anılan kiremit ile kaplıdır ve yer, yer de yosunludur. O da eskiliğine ait bir işaret olduğunu düşünüyorum.
Bu evlerde mutlak bir bahçe ve yazın oturmak için yapılmış bir hayat bulunur.(Buna siz şimdilerde veranda) diyorsunuz.
Üstü gölgelikli olan bu hayatta köşede üstünde bir tahta kapak olan koca bir eski yağ küpü bulunur. Ancak artık su küpü olarak kullanılmaktadır. Örneğin evin hanımı sucunun geleceği günü bilir ve sesini duydu mu, dışarı çıkıp kaç teneke Kabaoğlu suyu istediğini söyler, Balçova için sucu; ya Aydın’dır ya da Mehmet Ali, her ikisi Balçova’nın çok meşhur olan bu suyunu, Aydın kamyonetle, Mehmet Ali ile at arabası ile dağıtırlaardı. O zamanlar tenekesi 25 kuruştu.
Gerçi bir çok eski evin bahçesinde kuyu bulunmaktadır. Ancak, Kabaoğlu suyunun içiminin latifliği ve mide şişkinliği yapmaması nedeniyle içme suyu olarak kullanılmaktadır. Zamanın valisinin biye bu suyu içtiğini bilirim…
Çünkü bizim arkadaşlar Balçova’nın da dışına taşmış, Mitpatpaşa caddesi boyunca Kabaoğlu Suyunu dağıtırlardı.
Bahçedeki hayatta bulunan bir divanda oturmak, ot yastığa yorgun sırtını dayamak ve demli bir çay veya köpüklü bir kahve içmek bir ömürdür.
Ama onun içinde bir oturuş şekli vardır. Sol ayağınızı altınıza alacaksınız ki fincanı veya çay bardağını dizinize koyasınız. Özellikle eski insanlar bu oturuşu koltuklarda, kanepelerde de sergilerdi. Belki bir alışkanlık,beklide bir sitildi bu…
Evin hanımı mutlaka o bahçeye çeşitli çiçekler dikmiş ve yazın sıcak gün ve gecelerinde hayat, kuyudan çekilen su ile yıkanmış ve serinletilmiş olur. Bahçenin olmazsa olmazları arasında, asma, sarmaşık gülü, hanımeli, yasemin, gül gibi
kokuları ile güzel bir hava yaratan çiçeklere ilave olarak, bahçenin demirbaşları arasında Limonun yeri hep baş köşededir.
Bunun dışında gölge yapması için erkek dut veya çınar gibi ağaçlar ile, nar ve erik ağaçları da bulunur. (Dişi dut meyve verir ve sinek yapar) O nedenle gölgesinden istifade için erkek dut dikilir.
Bahçeler büyük tutulmuştur ve evin yanında yeni evlenen evin delikanlısı için oda yapmak için yer mutlaka önceden düşünülmüştür. Evin tuvaleti ise bahçenin sonunda ve köşesindedir.
Eski Balçova da ben kayınvalide ile oturmam diyebilecek gelin yoktu o tarihlerde, daha sonra, o moda da çıktı ve erkekler baba evinde oturamadılar…
Eski böyle bir şeydi sizi bilmem ama ben çok arıyorum…